Nursel; bir kadında bir çocuk hayaleti
O gece Nursel’i izlerken Edip Cansever’in ‘Ben Ruhi Bey Nasılım’ şiirinin şu dizeleri düştü aklıma: "Bir kadında bir çocuk hayaleti mi/ Bir çocukta bir kadın hayaleti mi?/ Yalnızca bir hayalet mi yoksa"…
Elinde sımsıkı tuttuğu çocukluk fotoğrafı mı yoksa biricik çocuğuna sarılırken bir anne olduğu kadar bir çocuk oluşu mu etkiledi beni bilmem. Ama içindeki çocuk hayaleti ekrandan odalarımıza doldu.
İki kez yüz yüze gördüm Nursel’i… Yazılı basında ilk röportajını ben yaptım. Biraz da o yüzden o yarışırken, herkesten azıcık daha çok sahiplendim onu, gurur duydum…Nursel’deki o çocuk hayaleti dokundu yüreğime, çocukluk hayaletime…
Oktay Rıfat bir dizesinde hayatı şöyle özetler: "Gökyüzü gibi bu çocukluk/hiçbir yere gitmiyor."
Çocukluğumuz gökyüzümüzdür… Hep başımızın tepesinde durur, kimimizinki açık mavi bulutsuz, kimimizinki parçalı bulutlu gri, kış karanlığı. Ne kadar uzağa gidersek gidelim o, gitmez, unutturmaz hikâyemiz oradan başlar, oraya varır.
Gördüğüm en ışıklı mavi gözlere sahip Nursel kırılganlığını gizleyen kadife eldiven giymiş bir çelik yumruk gibi. Gururlu, inatçı, güvenli, gözüpek, hak bildiği yolda ilerleyen, doğruları söylemekten çekinmeyen, inançlı, dürüst. Bunlar gözlemlerim.
Nursel çıktı takır takır söyledi düşündüğünü: senelerce uğraşılsa başarılamayacak şeyleri başarıverdi. Yetiştiği yuvaya para toplamakla kalmadı, annelere, babalara, devlete, ötekini dışlayanlara, duyarsızlara unutamayacakları mesajlar verdi. Ama en güzeli, bugün ülkemizin herhangi bir yerinde bir yetiştirme yurdunda, kendini kimsesiz, yalnız ve terkedilmiş hisseden, belki de korunma ihtiyacını dışa vuran güç kazanma isteğiyle; çoğunluğu polis olmak isteyen o çocuklara "başınızı eğmeyin, dik durun" dedi, onların gönlünü aldı, bir gece bile olsa, o çocuklar kimsesiz hissetmedi… Bir benzerleri, Nursel ablaları gökyüzünü şenlikli bir renge boyamıştı o gece.
Nursel hesapsız kitapsız olduğundan, "bakamayacağınız kadar çocuk yapmayın" da deyiverdi… Sokağa bırakmak için anne baba olmayın yani!
O gece hepimiz gerçek bir insan, hakiki bir güzellik gördük. Hem dıştan hem içten güzel. Bazen düşünüyorum da, içten bu kadar güzel olan birinin dıştan da bu kadar güzel olması çok iyi bir şey, böylelikle onun bir şeylere dikkat çekmesi daha kolay. O gece Nursel’i izlerken hepimiz içimizde ileri gittik, kimse kimseyi üzmedi mesela o gece.
"Çocukken mutluydum, büyüdükçe yalnızlaşıyorsun" diyerek o da bir şair gibi hayatı özetledi. Doğru "biz büyüdük ve kirlendi dünya". . Çünkü daha önyargılı olduk, daha az güldük, daha çok kuşkulandık. Nursel bize bunlar olmadan yaşanan bir hayattan kesitler sundu, içten hali, doğrudan gözlerimize bakan gözleri, hayalet şeffaflığındaki çocuk gözyaşlarıyla…
Uzun yıllar Türkiye sahnesinde göreceğimizi düşünüyorum. Onun gibiler gelip, içtenliği, korkusuzluğu ve dürüstlüğü ile yıkamalı bir şeyleri. Nursel bu misyonu üstlenebilecek biri. Önümüzde yerel seçimler var… Ben olsam Nursel’i kaçırmazdım…